Mustafa Kemal Atatürk


3 Mart 2012 Cumartesi

Attila...Büyük Türk-Hun Hükümdarı...

ATTİLA...
Avrupa Hun İmparatorluğu

Kuruluş Tarihi - 375
Yıkılış Tarihi - 454
Kurucusu - Balamir
Başkenti - Segedin
Dili - Hun Türkçesi
Devlet Başkanı - İmparator


IV. yüzyılın sonlarına doğru Balamirin önderliğinde batıya doğru göç eden Hunlar, Kavimler Göçüne neden olmuşlardı. Hunların bir kısmı Doğu Anadoluya yönelirken, bir kısmı da Balamirin ölümünden sonra, oğlu ya da torunu olduğu sanılan Ildızın liderliğinde Karpat dağlarını aşıp Macaristana girerek Avrupa Hun İmparatorluğunu kurdu.

Ildız Dönemi
Avrupa Hun İmparatorluğunun dış politikası Ildız zamanında belirlenmiştir. Bu politikaya göre; Bizans baskı altında tutulacak ve Cermen kavimlerine karşı Batı Roma İmparatorluğu ile işbirliği yapılacaktı. Hunların Tuna boylarında görülmesi Kavimler Göçünün ikinci büyük dalgasını başlattı. Bunun sonucunda Barbar Kavimleri Roma topraklarına girmeye başlayınca, Batı Roma Ildızdan yardım istemiştir. Ildız, bir yandan Batı Romayı Germen (Barbar) kavimlerden kurtarmış, bir yandan da Vandal, Süev, Alan gibi Germen kavimlerini Ren Nehri ötesine, Galyaya (Fransa) göçe zorlamıştır.


409 yılında Tunayı geçen ve Bizansa gücünü göstermek isteyen Ildız, kendisiyle barış görüşmeleri yapmak için gönderilen Bizans elçisine "Güneşin battığı yere kadar her yeri zapt edebilirim" diyerek meydan okumuştur. Ildız zamanında Hunlar, Orta Avrupadan Hazar Denizinin doğusuna kadar uzanan geniş topraklara sahip olmuşlardır. Onun çalışmaları sonucunda Hunlar, V yüzyılda merkezi otoriteye sahip kuvvetli bir devlet olarak ortaya çıktılar. Ildızın 410 yılında ölümünden sonra yerine Karaton geçti. On yıl kadar hükümdarlık yapmış olan Karaton dönemi ile ilgili bilgiler son derece azdır.

Rua Dönemi

Karatondan sonra 422 yılında, Hun hükümdar ailesine mensup dört kardeşten biri olan Rua, ülkeyi diğer kardeşleri Muncuk, Oktar ve Aybars ile birlikte yönetti. Rua, Bizansın Hun Ordusunu isyana kışkırtmak ve bağlı kavimleri Hunlardan ayırmak amacıyla, Hun topraklarına gönderdiği casusları bahane ederek Bizans üzerine bir sefer düzenledi (422). Hiç bir direniş gösteremeyen Bizans, ağır bir vergiye bağlandı. Bu sırada Batı Roma, iç karışıklıklar içinde bulunuyordu. Bu durumdan yararlanmak isteyen Bizans imparatoru II. Theodosius (408-450) İtalya üzerine ordu ve donanma gönderdi. Bu gelişmeler sonucunda Batı Roma Ruadan yardım istedi. Hun hükümdarı Rua da, 60 bin kişilik bir kuvvetle İtalya üzerine yönelince, II. Theodosius savaşmayı göze alamadan çekilmek zorunda kaldı. Buna rağmen Bizans, fırsat buldukça Hun idaresinde yaşayan toplulukları kışkırtmaktan da geri durmuyordu. Bunun üzerine Rua, Bizanslı tüccarların Hun ülkesinde ticaret yapmalarını ve ücretli asker toplamalarını yasakladı. Bizans üzerine yapacağı yeni bir sefere hazırlanırken 434 yılında öldü. Yerine kardeşi Muncukun oğlu Attila geçti.


Attila Dönemi

Ruadan sonra Hunların başına Attila ve kardeşi Bleda birlikte geçtiler (434). Attila, babasını küçük yaşta kaybettiğinden dolayı amcası Ruanın yanında yetişmiş, birlikte savaşlara katılmış, devlet yönetimini ve Hun siyasetini öğrenme fırsatı bulmuştu. Her ne kadar büyük kardeşi Bleda ile tahtı paylaşmış ise de, tüm yetkiler Attilada olmuştur.

Attila, Hun-Bizans ilişkilerini yeniden düzenlemek istiyordu. 434 yılında Attilanın, Ruanın Bizans üzerine yapmayı düşündüğü ve yapamadığı sefer için hazırlıklara başladığını öğrenen Bizanslılar, ona barış elçileri gönderdiler. Hun hükümdarı Attila da elçileri, Tuna ve Morova nehirlerinin birleştiği yerde bulunan Margos Kalesi önünde karşıladı. Attila isteklerini, barış koşulları olarak yazdırdı. Böylece 434 yılında Bizans ile Margos Antlaşması imzalandı. Antlaşmaya göre;

- Bizans, Hunlara ödemekte olduğu vergiyi iki katına çıkaracak,
- Bizans, Hunlara bağlı kavimlerle görüşmeler ve antlaşmalar yapmayacak,
- Ticari ilişkiler sınır kasabalarında devam edecek,
- Bizans, elinde bulundurduğu Hun esirlerini iade edecekti.

Bledanın 445 yılında ölmesi üzerine Attila tek başına Hun hükümdarı oldu. Attilanın amacı, Doğu ve Batı Roma imparatorluklarını egemenliği altına almaktı.

Attilanın Batı Romaya Yardımı

Attila, Margos Antlaşmasından sonra ülkenin doğu bölgesini denetimi altına aldı. Volga boylarındaki Ak-Oğurların ayaklanmalarını bastırarak itaat altına aldı (435). Bu sırada iç karışıklıklar içinde bulunan Batı Roma, Hunlardan yardım istedi. Romalı komutan Aetyusa yardıma gelen Hun birlikleri isyanları bastırdı. Oktar komutasındaki bir Hun ordusu Burgondlara karşı büyük bir zafer kazandı (436). Bu savaş ile ilgili olarak zamanla efsaneler türemiş ve Almanların ünlü Nibelungen destanlarının konusunu Hun-Burgond mücadelesi oluşturmuştur.

Dosya:Attila-ChroniconPictum.jpg 
Macar Atilla tasviri...

Atilla'nın Seferleri

I. Balkan Seferi (441-442)

Bizansın Margos Antlaşmasının şartlarına uymaması, Bizanslı tüccarların ticari ilişkilerde sahtekârlık yaparak Hunları aldatmaları üzerine Attila, Bizans üzerine sefere çıktı. Doğu Trakyaya kadar ilerleyen Hun ordusundan çekinen Bizans barış istedi (442). Yapılan bu antlaşmaya göre; Bizans ödemekte olduğu vergiyi artıracaktı. Ayrıca bazı sınır kaleleri ile Tuna boyundaki kaleleri ele geçiren Attila, böylece Balkanların yolunu Hun ordularına açtı.


II. Balkan Seferi (447)

Bizansın, Hun kaçaklarını geri vermekte ağır davranması, Hun yönetimindeki bazı Germen kavimlerini kışkırtması, yıllık vergisini ödemek istememesi gibi nedenlerden dolayı Attila, yeniden Bizans üzerine sefere çıktı (447). İkiye ayrılan Hun ordusunun bir kolu Yunanistana girip Teselyya kadar ilerledi. Attilanın yönetimindeki diğer kol ise Sofya, Filibe ve Lüleburgaz şehirlerini ele geçirip Büyük Çekmece önlerine kadar sokuldu. Bizans İmparatoru II. Theodosius barış istemek zorunda kaldı.
Bizans elçisi Anatolyos ile Attila arasında yapılan bu antlaşmaya Anatolyos Antlaşması denir. Buna göre;

- Bizans, ödediği yıllık vergiyi üç katına çıkaracak, Bizans, savaş tazminatı ödeyecek,
- Nişde bir ortak pazar kurulacak,
- Tunanın güneyinde beş günlük mesafedeki yerler askerden arındırılacaktı.

Batı Roma (Galya) Seferi (451)

Bizans üzerinde kesin egemenlik kurduğuna inanan Attila, bu sefer de Batı Romaya yöneldi. Batı Roma üzerine yapacağı sefere bir bahane bulması gerekiyordu. Kendisine daha önce bir nişan yüzüğü gönderen İmparator II. Valantienin kız kardeşi Honorianın (Honorya) teklifini kabul ettiğini bildirdi. Çeyiz olarak da imparatorluğun yarısını istedi. Bu isteğinin kabul edilmemesini savaş sebebi sayan Attila Batı Roma seferine çıktı. İki ordu, Batı Romanın asker deposu sayılan Galyanın Katalon Ovasında karşılaştı. Batı Roma ordusunun başında Aetyus (Aetius) adında bir komutan bulunuyordu. Yapılan savaş çok şiddetli geçti. Bir gün boyunca kıran kırana süren savaşın galibi belli değildir. Ancak bu savaştan sonra, Romalı General Aetyusun gözden düşmüş olması ve bir yıl sonra Roma üzerine yürüyen Attilanın karşısına askerî bir güç çıkaramamaları, Batı Roma İmparatorluğunun asker deposu durumunda olan Galyayı saf dışı bıraktığının delilidir. Attilanın karşısına Roma ordusunun çıkmaması, Romalıların bu savaşta çok büyük kayıplar verdiklerinin bir kanıtıdır.

İtalya Seferi (452)

Attila, zaman geçirmeksizin destekten mahrum kalan ve iyice gözden düşen İtalyaya, 452 yılında yüzbin kişilik bir orduyla Alpleri aşarak girdi. İtalya, Attilanın karşısına bir ordu çıkaramadı. Roma Senatosu büyük bir korku içine düştü ve hemen barış görüşmeleri için, Papa I. Leon başkanlığında bir heyeti Attilaya gönderme kararı aldı.

Papa I. Leon, Attiladan tüm Hrıstiyanlık dünyası adına Romayı bağışlamasını istedi. Attila eski bir uygarlık merkezi olan Romayı tahripten kaçınıp, Papanın ricasını kabul etti ve geri döndü. Attila, Bizansı ve Batı Romayı etkisiz hale getirdikten sonra, yönünü İrandaki Sasanî İmparatorluğuna çevirdi. Bu devletinde egemenlik altına alınması ile Hunlar dünya egemenliğini gerçekleştirebileceklerdi. Ancak, Attila İtalya seferi dönüşünde 453 yılında öldü ve bu seferini gerçekleştiremedi.


Attila öldüğünde, Hun sınırları batıda Danimarka ve Ren Nehrine, doğuda ise İtil (Volga) Nehri ötesine uzanıyordu. Attila, tarihin yetiştirdiği büyük devlet adamlarından biridir. Onun adı günümüze kadar dillerden düşmemiş, onun adına operalar bestelenmiş, filmler çevrilmiş, resimleri ve heykelleri yapılmıştır. O, güçlü bir iradeye sahipti. Ciddi ve büyük işler yapmaya yetenekli, sadeliği seven ve mütevazı bir hükümdardı.



Avrupa Hun İmparatorluğunun Yıkılışı

Attila öldüğü zaman arkasında İlek, Dengizik ve İrnek adlarında üç oğul barakmıştı. Yerine geçen oğulları, devlet idaresinde başarılı olamadılar. Taht için yapılan kavgalar Hunları zayıf düşürdü. İlk olarak Hunların başına geçen İlek, ayaklanan Germen kavimleriyle savaşırken öldü (454).Yerine geçen Dengizik ise zeki idi fakat siyasî yönden yeterli değildi. Doğu Roma ile yapılan bir mücadelede o da öldü (469). İrnek, Hunların Batı ve Orta Avrupada tutunmalarının mümkün olmadığını anlamıştı. Bu nedenle Hunların büyük bir kısmı ile Karadenizin kuzeyindeki geniş düzlüklere çekildi. Hunların bir kısmı buradan Orta Asyaya geri döndü. Bir kısmı ise Avrupaya doğru ilerleyen Avarlara katıldı. İrnek idaresindeki bu Hun topluluğu daha sonraları Bulgarların ve Macarların devlet olarak ortaya çıkışında önemli rol oynadılar.


Avrupa Hun İmparatorluğu Hükümdarları



1) Balamir (375 - 395)
2) Ildız (395 - 410)
3) Karaton (410 - 415)
4) Muncuk (415 - 425)
5) Oktar (425 - 430)
6) Rua (430 - 434)
7) Bleda (434 - 445)
8) Attila (445 - 453)
9) İlek (453 - 454)


Liderlik Özellikleri” Üzerine Attila’nın Görüşleri 

Bir araya geldiğimiz bu mecliste ben Attila, liderlik özellikleri hakkındaki tüm görüşlerimi sizin için toparladım. Bu düşüncelerimi Hunlara daha iyi liderlik etmeniz için şimdi size aktaracağım.Her düzeyde, bulundukları yerin sorumluluklarını başarıyla yüklenecek yetenek, beceri ve davranışlara sahip liderler bulunması  Hun milleti için gereklidir. Liderleri yetiştirmenin hızlı bir yolu yoktur. Hunlar öğrenciliği asla bir kenara bırakmadan, asla yeni görüşlerin, yöntemlerin üstünde olmadıklarını öğrenmelidirler.
Liderlerimiz hizmetleri süresince temel nitelikleri ve olgunlaşmalarını sağlayacak yeni fırsatları değerlendirmelidirler.

Attila’nın Liderlik Sırları  
 
Eğer komutan olacaklarsa, bu nitelikleri genç savaşçılarımıza da öğretmeliyiz. Savaşçılarımız için binicilik, ok ve yay ile kement dersleri yeterlidir, ama komutanlarımız için değildir. Ülkemizi yönlendirmek için, tüm komutanlarımız deneyim yoluyla yetenek haline  gelecek şu niteliktere sahip olmalıdırlar.
Bağlılık - Bir Hun, her şeyden önce sadık olmalıdır. Başkalarıyla aynı fikirde olmamak sadık olmamak değildir. Genel fikre katılmayan bir Hun’a, herkesin yararı için kulak verilmelidir. Öte yandan, boyların zararına olacak hareketlere katılan ya da bu hareketleri teşvik eden bir Hun sadık değildir. Böyle birisi savaşçı olsun, komutan olsun ortadan kaldırılmalıdır. Onların sadık Hunları etkileme ya da cesaretlerini kırma çabaları, bulaşıcı bir hastalık gibidir. Bu hareketlerin ya da davranışların değiştirilemeyeceği durumlarda, amacımıza uymayan ve onu değerli bulmayan kişilere karşı sert önlemler almalıyız. 

Cesaret – Hunlar’a liderlik eden kişiler cesur ve korkusuz olmalıdırlar. Kendilerine verilen görevleri yerine getirecek cesaretleri olmalıdır. Liderliğin risklerini kabul edecek kadar kahraman olmalıdırlar. Engelleri görünce gerilememeli, bir düşman karşısında şaşırmamalıdırlar.  Komutanların yalnız kaldıkları, aşağılandıkları, çaresiz oldukları ve reddedildikleri dönemler vardır. Komutanlık görevi acılarla doludur; komutanlar, iyi zamanlarda olduğu kadar belirsiz dönemlerde ya da tehlike karşısında da, cesaretle hareket etmesini bilmelidirler. 

Arzu - Güçlü, kişisel arzuları olmaksızın pek az Hun kendilerini komutan olarak kabul ettirebilir. Bu arzu, insanları, işlemleri ve sonuçları etkileyebilmek için, içten gelen bir duygudur. Zayıf komutan, komutan olmak istemeyen kişidir. Savaşçılarımızı, görevlerini yerine getirmeye gönüllü olmadıkları mevkilere getirmemeliyiz. 

Duygusal Güç - Liderlik düzeyi yükseldikçe, komutanların duyguları üzerindeki baskı da artar. Her rütbedeki komutanlarımızın düş kırıklığından, cesaretsizlikten bir an önce sıyrılıp, görüş açıları değişmeden bulundukları mevkiin sorumluluklarını sürdürmelerini sağlamalıyız. Bu liderler zor koşullarda duygusal güçlerini kaybetmeden görevlerini sürdürmelidirler. 

                                   
Fiziksel Güç - Hunların, görevlerini gerektirdiği zorluklara karşı koyabilecek derecede fiziksel yönden güçlü liderleri olmalıdır. Komutanlar, beden için sağlıklı olan temel koşulları yerine getirerek bedenlerini zinde tutmalıdırlar. Onlar, yataklarında kalarak liderlik edemezler. Çok fazla içki ve yemek, enerjiyi engeller. Romalıların yedikleri miktarda yemek yemek akılları karıştırır. Doğru düzgün kullanılmayan bir beden kötüye kullanılmış sayılır. Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur. Komutanlarımız lider olabilmek için güçlü bir bedene sahip olmalıdırlar.

Dosya:Buda es Attila.JPG
Attila ve Kardeşi Bleda...

Sezgi - Komutanlar başkalarının değerini de anlayıp takdir edebilmelidirler. Bu, başka kültürlere, inanç ve geleneklere karşı da duyarlı olabilmektir. Yine de, sezgi sempati ile karıştırılmamalıdır. Sempati, ulus çıkarlarının ya da savaştaki hareketin kararlı bir diplomasi gerektirdiği zamanlarda çok akılsızca olabilir. 

Kararlılık - Genç komutanlar ne zaman harekete geçeceklerini, ne zaman duracaklarını bilmeli, kararlı olmalıdırlar. İçinde bulundukları durumun tüm soyut ve somut gerçeklerini göz önüne alarak liderlik rolünü oynamalıdırlar. Duraksama, erteleme ve kararsızlık astların, üstlerin cesaretini kırdığı gibi, düşmana da yarar sağlar. 

Tahmin - Gözlem ve önseziler yoluyla öğrenip, deneylerle zekâ geliştiren komutanlarımız düşünceleri, hareketleri ve sonuçları tahmin edebilmelidirler. Tahmin, güvenliğin rahatlığını tercih edenlere karşı üstünlük sağlamak isteyen mükemmel bir komutanın gönüllü olarak kabulleneceği riskleri de içerir. 

Zamanlama - Liderlik için gerekli olan bir özellik de tavsiyelerin ve hareketlerin zamanlamasıdır. Zamanlama duygusunu geliştirmek için sihirli bir formül yoktur. İnsan bu yeteneği deneyip yanılarak, önceden yapılan tahminleri alınan sonuçlarla karşılaştırarak geliştirir. Karşınızdakinin kim olduğu, amaçları, kişiliği, öncelikleri ve ihtirasları en uygun zamanlama konusunda çok önemlidir. 

Rekabetçilik - Liderliğin gerektirdiği bir başka özellik kazanma arzusudur. Her zaman kazanmak gerekli değildir. Ama önemli olan, önemli durumlardan kazançlı çıkmaktır. Komutanlar ulusumuzun içinde ve dışında yoğun bir rekabet olduğunu anlamalı ve bunu hafife almamalıdırlar. Savaş meydanında, anlaşmalarda ve iç kargaşa durumlarında kazananları yönlendiren hep bu rekabetçi öfkedir. Rekabetçi ruhu olmayan lider zayıftır  ve en ufak sorun karşısında kolaylıkla pes eder. 

Özgüven - Uygun eğitim ve deneyim, bir komutanda liderliğin sorunlarıyla başa çıkabilecek bir kişisel özgüven duygusu yaratır. Sahip oldukları özgüveni aşan bir liderlik görevi üstlenenler, astlarına ve üstlerine bunu hissettirirler. O yüzden zayıf liderler ve yararsız komutanlar olurlar. 
Sorumluluk - Kendisinin ve astlarının davranışlarının sorumluluğunu üstlenmeyi öğrenmek, liderliğin temelidir. Komutanlar, zafer ya da yenilgi ne kadar büyük olursa olsun, kendi başarılarından ya da hatalarından asla başkalarını sorumlu tutmamalıdırlar. 

İnanılırlık - Komutanlar inanılır kişiler olmalıdırlar. Sözlerine ve hareketlerine hem düşmanları, hem de dostları inanmalıdır. Doğru bilgi verecek kadar dürüst ve zeki oldukları herkesçe bilinmelidir. İnanılır olmayan liderler, olumlu bir etki yapamazlar. Güvenilmedikleri için hemen liderlik mevkiinden alınmalıdırlar. 

Israrcılık - Verilen görevleri ısrarla başarma isteği, liderliğin gerekli özelliklerindendir. Zayıf  insanlar, ancak işler kendi istedikleri gibi gittiği zaman direnirler. Güçlüler, herkes kendilerini bıraksa da, yenilgi ve cesaretini yitirme karşısında da direnir ve ısrar ederler. Zor görevleri başarmanın ve güç hedeflere ulaşmanın anahtarı genellikle ısrardır. 

Güvenilirlik - Bir komutanın tüm koşullarda sorumluluklarını yerine getireceğine güvenmiyorsanız, bu sorumlulukları ondan alın. Ben tüm komutanlarımın her hareketini denetleyemem. Genç komutanlar, üst ve astlarının kendilerinin liderliğine güvendiğini bilmelidirler. Bu komutanlar kendilerine sorumluluk verildiğini bilmeli ve kendilerine güvenildiğini akıllarından çıkarmamalıdırlar. 

Koruyuculuk - Liderlerimizin bir koruyucu özelliği olmalıdır. Güven ve bağlılık uyandıran bir biçimde görev yapmalıdırlar. Astlara yol göstermeli, onları yetiştirmeli ve çalışmalarından ötürü ödüllendirmelidirler. Ceza ancak son çare olarak düşünülmeli, isyankârları yola getirmek için ancak tüm çabaların boşa gitmesi halinde uygulanmalıdır. Bir sürüsü olmadan çobana gerek olmadığı gibi, ordusuz bir komutan da düşünülemez. Astlar olmaksızın yöneticiler de olamaz. Ulusun çıkarlarını düşünmeyenler  için, o ulus yok demektir. O yüzden liderler, hizmet verdikleri kişilerin ve amaçların çıkarlarını koruyanlardır. Aranızda çok hırslı olanlar, bu özel kısa zamanda sahip olabilirler. 

Ben, Atilla, kendi yaşantım da bu özelliklerin gelişmesi için zamana ve deneyime gerek olduğunu öğrendim. Bazıları kısa yoldan da öğrenilebilir, ama yeterliliği hızlandırmak için pek az olanak vardır ve hiç kimse bedelini ödemeden öğrenemez. Bu liderlik özelliklerini iyi öğrenin. Bunları Hunlar’a da öğretin. Yeteneklerimizi geliştirerek büyük ulusumuzu dünyayı fethetme hedefine doğru böyle yönlendirebiliriz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder