
Emperyalizmin Türkleri Orta Asya’ya
geri gönderme projesi

Osmanlı İmparatorluğu, 1800’lü yıllarda parçalandığında büyük Türk katliamları yaşanmaya başlandı. Özellikle, Balkanlar ve Kafkaslar’ın imparatorluktan ayrılması bu bölgelerdeki Türklere yönelik büyük baskıyı da beraberinde getirdi.
1800’lerin başından 1923’te Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna kadar süren dönemde büyük bir “Türk dramı” yaşandı. Milyonlarca Türk, yerini yurdunu terk edip Anadolu’ya göçtü. Yine milyonlarcası katledildi. Batılı tarihçiler bile bu dramı tespit ediyor. Örneğin Bernard Shaw’a göre, Atatürk Cumhuriyeti kurulmadan önceki yüzyılda yaşanan büyük Türk göçüne 5 milyon kişi katılmıştır. Bu tarihlerde katledilen Türklerin sayısı da yaklaşık 5 milyondur. 1927 nüfus sayımında Türkiye Cumhuriyeti’nin nüfusunun 13 milyon olduğu düşünülürse, bu rakamların ne kadar büyük olduğu anlaşılabilir.
Bu, sistemli bir “Türk temizliği”dir.
Ermeniler, Batılıların Türklere yönelik bu soykırım planını uygulayan taşeronlardan biri olmuştur. İçimiz kan ağlayarak görüyoruz ki, yüz binlerce Türk’ün ölümünden sorumlu Ermenilerden “özür dilenmesi” gerektiğini savunanlar çıkıyor!
Anlaşılan, birilerinin çıkıp asıl soykırıma uğrayanın Türkler, asıl özür dilemesi gerekenin ise Ermeniler olduğunu hatırlatması gerekiyor!
1820’ler: Kafkaslar’da Ermeni plantasyonu
Kafkaslar’dan güneye inerek Akdeniz’e ve Hint Okyanusu’na ulaşmak isteyen Rus İmparatorluğu, İran ve Osmanlı’yla büyük savaşlara girişti. 1829 Edirne Anlaşması’yla Kafkaslar’a yerleşti. Rusya, çoğunluğu Müslüman olan Kafkaslar’ı tamamen kontrolü altında tutabilmek için Hıristiyanlaştırmayı hedefliyordu. Bu amaçla Ermenistan Eyaleti kuruldu. Erivan başkent ilan edildi. Halbuki Erivan’ın Ermenilerle bir bağlantısı yoktu. O dönemki nüfus oranları da bunu gösterir. Erivan % 55 gibi bir oranla ağırlıklı olarak Türktü. Hıristiyan %45’in büyük çoğunluğu da Ermeni değil Gürcüydü. Ermeniler toplam nüfusun ancak %18’ini oluşturuyordu.
Rus İmparatorluğu Osmanlı ve İran yönetiminde yaşayan Ermenileri yeni kurulan eyalete çağırdı. Anadolu’nun ve İran’ın içlerinden on binlerce Ermeni bu çağrıya uydu. 1900 yılına gelindiğinde Ermenistan eyaletinin artık %48’i Ermeniydi. 1920’lerde ise %70’i bulmuştu. Orandaki bu büyük artış yalnızca Ermenilerin bölgeye göçüyle olmamıştır. Onbinlerce Türk de ya öldürülmüş ya da yerinden yurdundan edilmiştir.
Ermenilerin Türk katliamı işte bu tarihte başlar.
katledilen Türkler...
Böylece Rus İmparatorluğu, bölgede Ermenilere dayanan bir Hıristiyanlaştırma siyaseti başlatmış oluyordu. Ermeniler dağınık ve seyrek bir şekilde de olsa Anadolu’da geniş bir coğrafyada yaşıyordu. Rusya Ermenilerin dağıldığı bu büyük coğrafyayı Erivan’da olduğu gibi Türklerden arındırmayı ve Hıristiyanlaştırmayı hedefledi. Bu stratejik plan 1800’ler boyunca adım adım uygulandı.
1880’ler ve 90’lar: Kars ve yöresinde Türk katliamları
1800’lerin başı Ermeniler için eyaletlerini kurma dönemiydi. Ermenistan Türklerden arındırıldı. Bu dönemde Kafkaslar’da 100 bine yakın Türk’ün katledildiği tahmin ediliyor. Çok daha fazlası Anadolu’ya göçmek zorunda bırakıldı.
Ancak Ermeniler (ve tabii ki Rusya) sınırlarını Doğu Anadolu’nun içlerine doğru genişletmek istiyordu. Stratejik hedef, Ermenilerin yaşadığı her yeri “Büyük Ermenistan”a dahil etmekti.
Ancak Ermenilerin işi “zor”du. Ermeni nüfusu Kafkaslar’dan Adana’ya kadar geniş bir coğrafyada vardı, doğru. Ama çok dağınık ve seyrekti. Hiçbir bölgede %10’u aşamıyordu. En büyük Türk katliamlarını Ermenilerin gerçekleştirmesinin nedeni belki de budur: Çoğunluk olabilmek için çok fazla Türk öldürmeleri gerekiyordu!
1870’ler Hınçak ve Taşnak isimli ünlü Ermeni terör örgütlerinin kurulduğu yıllardır. Tarihler tesadüf değildir, çünkü Rusya’nın Osmanlı’ya büyük seferi de bu yıllarda başlamıştır.

1877 Osmanlı-Rus Savaşı’nın ardından imzanalanan 1878 Berlin Anlaşması’na göre Kars’ı terk ettik. Anlaşmada Van, Bitlis, Elazığ, Diyarbakır, Sivas ve Erzurum ise “Altı Vilayet” diye tanımlanıyordu. Bölge Osmanlı egemenliğine bırakılıyor, ancak Ermeniler lehine reformlar yapılması isteniyordu. Rusya’ya ise bölge üzerinde garantörlük hakkı veriliyordu.
Kars, Bolşevik Devrim’e kadar Rusya’nın elinde kaldı. Lenin, Rusya’nın emperyalist politikalarını reddettiği için, Devrim’den sonra hiçbir karşılık beklemeden Kars ve Batum’u terk etti. Rusya’nın elinde kaldığı bu 40 yıllık dönemde Kars ve yöresinde büyük Türk katliamları yaşandı. Bölge sistemli bir şekilde Ermenileştirildi.
O dönemde Kars’ın nüfusu 200 bindi. Ermeniler tarafından öldürülen Türklerin sayısının en az 50 bin olduğu tahmin ediliyor. En az 100 bin Türk de Anadolu’nun içlerine göç etmek zorunda bırakıldı. Böylece Kars’taki 40 bin Ermeni, gelen göçlerle birlikte 75 bine ulaşıyor, Türk nüfus ise 160 binden 10 binlere iniyordu! Kars artık bir Ermeni şehriydi!
1900’ler: Ermeniler Batılılara “Biz de varız” diyor
1900’lere gelindiğinde Ermeniler, Doğu Anadolu’nun diğer şehirlerinde de ayaklanmalara başlamıştı. Hedef “Altı Vilayet”i Büyük Ermenistan’a katmaktı.
Bu amaçla Taşnak ve Hınçak sistemli bir terör kampanyasına girişti. “Altı Vilayet”te Türklere yönelik yıldırma operasyonu başlatıldı. Özellikle Erzurum’da yüzlerce köy Ermeni teröründen nasibini aldı. Batılıların tepkisinden çekinen II. Abdülhamit bu Ermeni isyanlarını gerektiği gibi bastıramadı. Bölge Osmanlı’nın kontrolündeydi. Ama terörü uygulayan Ermeni çeteleriydi. Ezilen, öldürülen, zorla yerinden yurdundan edilen ise Türkler...
ermeni-rus Katilleri...
Ermeni terörü bu dönemde Adana’ya kadar uzadı. “Kilikya”nın da “Büyük Ermenistan”a ait olduğunu iddia ediyorlardı. Halbuki Adana’da yalnızca birkaç Ermeni köyü vardı. Komşu köylerine birer birer saldıran Ermeni çeteler, büyük bir ayaklanma için hazırlanıyordu. 1909’da çıkan Ermeni isyanında 15 bin Türk öldürüldü.
1910’a gelindiğinde Osmanlı zaten karmakarışık bir durumdaydı. Trablusgarp’tan Balkanlar’a imparatorluk çatırdıyordu. Parçalanmak üzereydi. Bu karışık dönemi fırsat bilen Ermeniler, Doğu Anadolu’daki Türk köylerine baskın politikasını köy köy sabırla uygulamaya devam ettiler. Birinci Dünya Savaşı’na kadar Ermeni çetelerinin Türk köylerine sayısız baskını oldu.
Ancak bunların tümü yalnızca birer hazırlıktı. Ermenilerin esas Türk katliamı Birinci Dünya Savaşı yıllarında gerçekleşecekti...
Birinci Dünya Savaşı: Rus Ordusu’nun gönüllü askerleri

rus ordusunda gönüllü ermeniler...
1915’te Sarıkamış Savaşı’nı kazanan Rus Ordusu, Anadolu’nun içlerine doğru ilerlemeye başladı. Doğu Anadolu’da yaşayan Ermeniler Rusya’dan silah yardımı alarak gönüllü birlikler oluşturuyordu. Ermeni birlikleri Rus Ordusu’na yardımcı oluyordu. Rus kuşatması altındaki şehirlerde Ermeni ayaklanmaları yaşanmaya başlandı: 15 Nisan’da Van, 18 Nisan’da Bitlis, 20 Nisan’da Muş... Ayaklanmalar, Türk Ordusu’nu iki ateş arasında bırakıyordu. Adeta sırtımızdan hançerleniyorduk.
Rusya’nın bu şehirleri ele geçirmesinde Ermeni ayaklanmalarının büyük payı vardır. Ermeniler bu ayaklanmalara uzun süredir hazırlanmaktaydı. Örneğin, Van’daki Ermeni lejyonlarında 250 bin gönüllü vardı. Ermenilerin tamamı Rusya tarafından silahlandırılmıştı... Rus Kafkas Ordusu’nun toplam 100 bin askerden oluştuğu düşünülürse, Ermenilerin gönüllü ordusunun büyüklüğü anlaşılabilir.

ermenilerin istediği beş vilayet...
Tabii, Ermenilerin ayaklanmaları yalnızca Türk Ordusu’na saldırılarla sınırlı kalmıyordu. Bu şehirlerdeki Türk köylerine Ermeni çeteleri tarafından baskınlar düzenleniyordu. Temel amaç, Doğu Anadolu’da Ermenilerin çoğunlukta olduğunu göstermekti.
Van’da büyük bir katliam düzenlendi. Bu şehirde iki yılda, 1915-16’da 120 bine yakın Türk katledildi. Binlerce Türk köyü boşaltıldı. Türk köylüleri bölgenin Ermenileştirilmesini engellemek için köylerini terk etmek istemiyordu. Ölü rakamlarının bu kadar çok olmasının nedeni budur. Pek çok Türk köyü ahalisiyle birlikte yakılıp yıkılarak ortadan kaldırıldı.
Kars’ta yaşanan Türk katliamında 60 bin, Bitlis’te 50 bin, Muş’ta ise 10 bine yakın kişi öldürüldü. Tabii bu rakamlar resmen saptanabilmiş olanlar. Bu rakamların kat be kat üstündeki gerçek kayıp sayısını bilmek neredeyse imkânsız.

zavallı !!! ermeniler...
1918: Kafkaslar’da Ermeni yayılmacılığı
Rusya’da gerçekleşen Bolşevik Devrim, Doğu Anadolu’daki Ermeni terörüne bir son verdi. Rusya’nın Birinci Dünya Savaşı’ndan ayrılmasıyla birlikte Ermeniler Rus Ordusu’nun desteğinden yoksun kalmıştı. Ele geçirdikleri köylere yerleşerek savaşın sonunu beklemeye başladılar.
Rusya’nın Kafkaslar’dan da çekilmesiyle birlikte, Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan’da İngiliz yanlısı devletler kuruldu. Ermenistan yönetimini Taşnaklar ele geçirdi. Bölgedeki karışıklığı ve Azerbaycan’ın güçsüzlüğünü fırsat bilen Ermeniler Bakü’yü işgal etmeye kalkıştı.

Bakü..öldürülen Türkler...
İşgal eylemi oldukça planlıydı. Önce, Erzurum’da 3 bin Türk’ün öldürüldüğü bir baskın düzenlendi. Osmanlı Ordusu’nun dikkatini ve gücünü bu şekilde Erzurum’a çeken Ermeniler asıl katliamı Bakü’de gerçekleştirdi. 30 Mart 1918’de Bakü’de 30 bin Türk katledildi. Ermeni saldırganlığı İran sınırına kadar devam etti. Zenzegur’da 150 Türk köyü tamamen ortadan kaldırıldı. Katliamlar Erzurum’daki Osmanlı Ordusu’nun yetişmesiyle son buldu.
Mütareke dönemi: Ermeniler bu sefer de Fransız lejyoneri

Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasıyla birlikte, Ermeniler “tehcir” sonucu vardıkları Irak ve Suriye’yi hızla boşaltıp Doğu Anadolu’ya geri döndüler. Yüz yıllık rüyalarına ulaşmak için şimdi de Birinci Dünya Savaşının galibi Fransa ve İngiltere’nin yanındaydılar. Erzurum’dan Kars’a, Ermenilerin hedefindeki bütün şehirlerde katliamlar yine başladı.


erzurum..katledilen Türkler...
Ermeniler saldırgandı... Acımasızdı... Türklerde ise savaşacak derman kalmamıştı. Dünya Savaşı’nda yitirdiğimiz on binlerce askerimiz köylerine dönememişti. Türk köyleri savunmasızdı. Yalnızca kadın, çocuk ve yaşlılardan oluşan Türk köyleri, Ermeni çetelerinin kanlı baskınları altında inim inim inlemeye başladı.

Mütareke döneminde yaşananlar Birinci Dünya Savaşı’nı aratmayacak korkunçluktadır. Kesin rakam vermek imkânsız, ancak yüz binlere varan bir Türk kaybından bahsedilebilir. Bu dönemin ayırt edici özelliği, yerini yurdunu terk eden Türk olgusunun artık ortadan kalkmış olmasıdır. Artık, Türkler köylerini terk etmeye zorlanmıyor, kurulan Ermeni “intikam alayları” tarafından “yok ediliyordu”.
Bu dönem Ermeni terörü yeni bir cepheye kavuştu: Adana. Ermeniler şimdi de Fransızlar’ın Çukurova’yı işgalini destekliyordu. Çok değil, birkaç yıl önce Rus Ordusu’na gönüllü yazılan Ermeniler, şimdi de Fransız üniforması içindeydi. “Ermeni lejyonları” 1918’den 1922’ye kadar Adana, Maraş ve Antep’te büyük katliamlara girişti.
Ancak Ermeniler, telaş içindeydi. Barış Anlaşması imzalanana kadar, çoğunlukta olduklarını iddia ettikleri bölgeyi genişletmek zorundaydılar. Hele hele Sevr Anlaşması’nda Ermenistan’ın sınırının ABD Başkanı Wilson tarafından belirleneceği maddesi kabul olununca, Ermenilere gün doğdu. Hem zaman kazanmışlardı, hem de yeni bir müttefik... Bölgede etnik yapıyı öğrenmek için araştırma yapan Amerikan heyetleri her şehirde Ermeniler tarafından karşılanıyor, Türkler hızla yok edilerek, Doğu Anadolu’da Ermeni çoğunluğu sağlanmaya çalışılıyordu.
Ermeni terörünün çıldırdığı bu dönemde kaç Türkün katledildiğini saptamak gerçekten olanaksız. Ancak yüzyılın başında %5 ile %10 arasında gezinen Ermeni nüfus oranının, 1920’lere gelindiğinde kimi şehirlerde %40’lara ulaştığını söylemek sanırız bir fikir verecektir.
Tabii tarihçilerin araştırmaları sonucu ortaya çıkan bir rakam da var: 1906-1922 yılları arasında Kafkaslar ve Anadolu’da Ermeni terörü sonucu ölen toplam Türk nüfus resmi rakamlara göre 517.955’tir! Özür dileyenler için bir de yazıyla: Beş yüz onyedi bin dokuz yüz ellibeş!
1970 ve 80’ler: ASALA terörü
1970 ve 80 yılları tüm dünyanın Ereni terörüne tanık olduğu yıllardır. ASALA isminde yasadışı bir örgüt kuran Ermeniler, “sözde soykırım”ı dünyaya hatırlatmak amacıyla Türk diplomatlarına saldırılar düzenlemeye başladı. ASALA’nın saldırılarında 42 diplomatımız şehit oldu.

asalanın katlettiği Türk Diplomatları...
Ancak ASALA’nın saldırıları diplomatlarla sınırlı değildi. Türklerin yoğun bir şekilde bulunduğu Kapalıçarşı gibi kalabalık işyerleriyle havalimanlarına da bombalı saldırılar düzenliyorlardı. Bu eylemlerde ASALA, yüzlerce vatandaşımızın ölümüne neden oldu. ASALA, son olarak 1983’te Paris Orly Havaalanında bombalı bir saldırı gerçekleştirdi. 2’si Türk, 8 kişinin öldüğü, 28’i Türk, 63 kişinin yaralandığı bu saldırı Batının da tepkisini çekti. Türk insanı hedefteyken sesini çıkarmayan Batılılar, Orly Katliamı’ndan sonra ASALA’dan desteklerini çekti. Bir daha da ASALA, ses getiren bir eylem gerçekleştirmedi.



1991-92 Kafkaslar’da Ermenilerin “modern” soykırımı
Sovyetler’in yıkılmasıyla birlikte Kafkaslar’da Ermeni terörü tekrar başladı. Karabağ, Laçin gibi Azerbaycan topraklarının %15’in oluşturan bölge Ermeniler tarafından işgal edildi. Ermenistan’ın bu işgali hem Rusya’nın hem de ABD’nin desteğiyle gerçekleşti.
Ermeniler, bir yandan Türkleri katletmeye devam ediyor, bir yandan da “Türkler bizi soykırıma uğrattı” feryatlarıyla bir atasözünü gerçeğe dönüştürüyordu: “Yavuz hırsız evsahibini bastırır”.




Ermenilerin 1990’larda gerçekleştirdiği işgal hareketi bütün dünya kamuoyunun gözleri önünde canlı canlı yaşanmış bir katliamdır. Yaşanan olaylar içinde en kanlısı Hocalı Katliamıdır. 25 Şubat 1992’de Rus Ordusu’nun 366. Mekanize Piyade Alayı’nın da desteğini alan Ermeniler, Karabağ’daki Hocalı bölgesinde 1000’e yakın Türkü bütün dünyanın gözü önünde katletti.

Hocali katliamından..
Katleden kim, katledilen kim?
1800’lerin başında emperyalizmin bir “Doğu Sorunu” vardı. Bu sorun Osmanlı’nın ortadan kalkması ve parçalanmasıyla çözüldü. Tabii milyonlarca Türkün ölümü pahasına. Kafkaslar’ı ve Balkanlar’ı “Türkten arındırma” planı çok sistemli ve kanlı bir şekilde uygulandı
Hocalı katliamı...

Milyonlarca Türk katledilerken ve evinden yurdundan atılırken, emperyalizm hep “yavuz hırsız” rolünü üstlendi.
katledilen Türkler...
Katledilen Türklerdi... Katliamcılıkla suçlanan da Türkler oldu.
Balkanlar’ı ve Kafkaslar’ı da terk eden Türklerdi. Nüfusu azalan Türklerdi... Katliamcılıkla suçlanan da Türkler oldu.
Bu nasıl bir katliamcılıktır ki hem nüfusumuz azaldı hem de sınırlarımız küçüldü!
Birinci Dünya Savaşı sonrasında “Ermeni soykırımı” iddialarını araştırmak üzere İngilizler Malta’da bir mahkeme kurmuştu. Dönemin önde gelen Osmanlı yöneticileri bu mahkemede yargılandı. Emperyalistlerin kendi savcı ve hakimleriyle oluşturduğu, Türklere pek fazla savunma hakkı tanınmayan bu taraflı mahkemede bile hiçbir Türk “soykırımcı” suçlamasıyla hüküm giymedi. Bütün sanıklar beraat etti.
O günlerde Türkiye’de de bir mahkeme kurulmuştu.
Kürt Mustafa Paşa...
Kürt Mustafa Paşa’nın başkanlığındaki Divanı Harp, Batılılara yaranabilmek için “savaş suçlularını” ve “İttihatçılar”ı yargılıyordu. Türk’ün içinden çıkan hainlerin kurduğu ve yönettiği bu Divanı Harp, Batılıların Malta’da kurduğundan daha insafsız ve acımasız çıktı... Malta’da herkes beraat etmişti, ancak İstanbul’daki mahkemede pek çok eski devlet yöneticisi “savaş suçlusu” ilan edilerek idam dahil ağır cezalara çarptırıldı. Hatta Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey, tehcir sırasında “Ermenilere zulmetmek” suçuyla yargılanıp idam edildi.
Kısacası “işbirlikçi” “efendi”sinden daha gaddar çıkmıştı...
Bugün “özür diliyorum” kampanyaları, yarın kurulacak yeni “Divanı Harp”lerin hazırlığı. Bugün özür dileyenlerin yarın “kabahatli”leri yargılamaya başlayacağından emin olabilirsiniz...

Ama merak etmeyin. Elbet çıkar “Türk’ün feryadını” duyuracak birileri.

Divanı Harp’i kuranlar, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra kaçacak delik aradı. Kaçamayanlar da 150’likler listesine eklenip sınırdışı edildi.
